Belleğin Azmi

Sigmund Freud; “Uykudan henüz uyanmış birinin incelikli olmayan yargılaması, düşlerin başka bir dünyadan geldiğini değil de, kendisini başka bir dünyaya götürdüğünü varsayar.” Salvador Dali, Freud’un bu sözünü, gördüğünüz tablosunda resmetmiştir. Uykudan uyanan insanın gerçek ile rüya arasındaki, bilinçaltı ile dünya arasındaki ikiliği resmin içerisine aktarmıştır.

Eriyen Saatler” ya da diğer adıyla “Belleğin Azmi” bildiğiniz üzere en önemli sürrealist ressamlardan olan Salvador Dali’nin en ünlü eserlerinden biridir. Yapıldığından beri modern sanatın, gerçeküstücülüğün ve avangard resim sanatının en önemli eserlerinden kabul edilmiştir. Sürrealist resim akımının belirleyici eserlerinden olan tablo, 1931 yılında Dali’nin, Freud’un “Rüyaların Yorumu” adlı kitabında açıkladığı rüya ve bilinçaltı üzerine görüşlerinden etkilenmesinin bir örneğidir. Aynı zamanda eserin yapıldığı 1930’lu yıllarda, Einstein’ın “Genel Görelilik ve İzafiyet Teorisi” kavramları bilim dünyasını sarsmaktaydı. Dali, Einstein’ın ortaya attığı göreceli zaman kavramına kendi gerçeküstücülüğü ile Freud temelli etkilenmeyle yaklaşmıştır. Eserde gerçek ögelerle gerçeküstü ögeler iç içedir ve bunlar aslında, bilinçaltı ve bilinçüstü kavramlarının karşılaştırılmasıdır.

Salvador Dali, 1931 yılında resmin arka planında gözüken Port Lligat limanı manzarası üzerinde çalışmaktadır fakat bu manzara resmini bir türlü tamamlayamıyordur. Stan Lauryssens’in “Dali Ve Ben” (Aprıl Yayıncılık-2008) adlı kitabına göre Dali’nin bu eseri yapmasının altında oldukça garip bir hikaye yatmaktadır; 

“Sıcak bir İspanya gecesinde ansızın yatağımdan uyandım ve yarı uykulu gözlerimle etrafıma bir bakındım, sıcaktan erimiş kötü kokulu kamamber peyniri ve duvarda asılı duran saat gördüğüm ilk şeyler oldu.” Eriyen peynirden ilhamını alan Dali, Port Lligat manzarasının ön kısmına eriyen saatleri çizmeye başlar. Bundan sonraki eserlerinde de halüsinasyon ögeleri çizimlerinde yer tutmaya başlar. 

Ve sanatçımız iki farklı nesneyi bir araya getirerek, en bilinen eserlerinden birini dünyaya getirmiştir. O dönemde bu eseri atom bilimi ile ilişkilendiren çeşitli eleştirmenler ortaya çıkmıştır. Dali ise gülümseyerek onun sadece bir peynir ve saat olduğunu dile getirmiştir. Öte yandan Dali pek çok kez mutlaka yatağının yanında bir kağıt kalem bulundurduğunu, gece uyanıp rüyasında gördüklerini unutmamak adına taslakladığını ya da not aldığını dile getirmiştir. O gece uyandığında da bu gördüklerini not almış ve uyku-uyanıklık halindeki o belirsiz evrede kendi bakış açısına uygun bir eser yaratmıştır.

Resmin arkasında yer alan liman gerçekliği simgelediği gibi dünyanın kendisinden alınmıştır. Tabloya bakıldığında resmin ön tarafındaki duran ölü karga ve ağacın üstünde sallanan eriyen saat bilinçaltını vurgularken resmin arkasında yer alan deniz ve dağ gerçekliği vurgulamaktadır. Resmin ön tarafı aklın derinliklerine ait bir görünüm çizerken arka tarafı dünyaya dair bir görünüm çizer. Böylelikle resim, rüya ile gerçek arasındaki bir noktada yer alır.

Tablo; rüya, bilinçaltı ve zaman kavramları üstüne şekillenmiştir. Tablonun ön tarafında yer alan ve tabloya adını veren eriyen saatler bilinçaltına gönderme olarak değerlendirilebilir. Bilinçaltında zaman kavramı, anlamsızlığını yitirir ve zaman göreceli olarak insanlara göre değişir. Rüya halinde insanların zamanı daha değişik yorumlaması buna örnektir. Rüya halindeki insanlar aynı zamanda bilinçaltlarına yolculuğa çıkar ve gerçek onların bilinçaltlarına göre şekillenir. Resimde dikkat çeken bir başka nokta ise, üzerinde eriyen saatlerden birinin olduğu, resmin ortasında ölü bir şekilde duran veya uyku halinde olan kuştur. Freud’a göre: “Ölümün düşlerdeki en yaygın sembolü yolculuğa çıkmaktır.”

Bazı sanat teorilerine göre resmin ortasında duran kuş Dali’yi temsil etmektedir. Dali’nin kendini resme koyduğunu belirten teorisyenler, burada Dali’nin kendi ölümünü temsil ettiğini vurgulamışlardır. Kuşun gözlerinin kapalı olması aynı zamanda kuşun rüyada ve ölüm durumunda olduğu fikrini güçlendiriyor. Bu kuş simgesi aynı zamanda, Rüyaların Yorumu adlı kitapta belirttiği gibi Freud’un ölümün simgesi belirtisi olarak gördüğü rüyada yolculuğa çıkmaktır. Kuş bilinçaltında veya rüyada yolculuğa çıkmış ve sonunda ölmüştür. 

Mekân ile zamanın ilişkisi de tabloda yer tutmaktadır. Eriyen Saatler zamanın protestosu olarak kabul edilirken aynı zamanda mekânın protestosudur. Eserin çizildiği dönemde Einstein’ın görelilik kuramı gündemdedir ve kuram kütle çekiminin zaman ve mekân üzerinden tanımlanmasını sağlamaktadır. Ancak kuram zaman içinde zaman ve mekanın bütünlük göstermesi şeklinde yorumlanmış ve bu şekilde yayılmıştır. “Eriyen Saatler”de ise zamanın mekândan bağımsızlığı ön plana çıkarılmıştır. Bu bağımsızlık resmin arka tarafıyla ön tarafı arasındaki ikilemde kendine yer bulur. Bu o dönemdeki bu kuramın yanlış anlaşılmasına da gönderme olarak değerlendirilebilir. 

Karınca simgesi de Dali’nin eserlerinde önemli bir yer tutar. Küllüğün üzerindeki karıncalar çürümeyi temsil ederken, eriyen saatin üstündeki sinek ise zamanın ve mekanın çürümüşlüğünü gösterir. Dali’nin “ant face” isimli tablosunda yine insan portresinin ağzında karınca figürleri görürüz.

Farkında olmadan ilerleyen sonsuz zamanın içinde iz bırakmadan eriyip kaybolan bir parçadır insanlar; tıpkı Belleğin Azmi tablosundaki eriyen saatler gibi. Dali, tablosuyla bunu anlatmıştır. Bu yönüyle Yunan Mitolojisinde, insanların yaşamlarının akışını değiştiren, kader tanrıçaları Moiralara benzer insanların zamanın karşısında çaresiz kalma özelliğiyle. Bu yarı tanrıçalar insanların ölüm zamanlarını ve kaderlerini belirliyorlarmış. Hayat ipliğimiz zamanın elindedir istediği gibi şekillendirir, hayatlarımızın ne yönde akacağına karar verir anlık zaman dilimleriyle ya da saniye örgüleriyle. Anlık zamanın içinde ne yapacaklarını hangi yöne gideceklerini şaşırmış yolculardır insanlar; zamanın beklenmedik tarafı, her an her şeyi yapabilme gücü insanların ona karşı hazırlıksız olmasının ve içinde kaybolmasının nedenidir.

Aslında Freud ve Dali’nin anlattığı bu uykuya dalarken ve uykudan uyanırken olan halüsinasyonlar, hipnagojik ve hipnopompik halüsinasyonlardır; uyku başlangıcında veya uyanırken ortaya çıkan işitsel veya görsel olabilen canlı algısal yaşantılardır. Hasta sıklıkla anlık bir korku içine giren ve bir-iki dakika içinde kendini toparlayarak gerçekte hiçbir şeyin olmadığının farkına varır. Yaygın olmayan bir semptomda uyku felcidir ve sıklıkla sabah uyanırken ortaya çıkar; epizot sırasında hasta uyanık ve bilinçlidir fakat kaslarını oynatamaz. Bu tarz şikayetleri olan ve çok sık yaşayan insanların mutlaka bir nöroloji uzmanına başvurmalarını tavsiye ederim.

Kaynak: 1- https://www.wannart.com/gercek-ile-gercekustunun-karisimi-bellegin-azmi/  2- https://baterbys.com/dali-symbolism-melting-clock/

Gülşah Meral Özgür
Psikiyatrist, Psikoterapist