Pisagor ile Başlayan Müzikle Terapi

İlk resimde gördüğünüz “Atina Okulu”(1509-1511: Scuola di Atene) isimli eser Rafaello tarafından yapılmış ve  bu fresk eserde felsefe ve astrolojiyi teoloji ile birlikte ele alan Atina Okulu’nun düşünürlerini bir arada ele almıştır. Rönesans döneminin İtalyan ressamı ve mimarı, Raffaello Sanzio ya da bilinen adı ile Rafael  tarafından tuvale aktarılan Atina Okulu freski günümüzde Vatikan Müzeleri içinde yer alan Papalık Odaları’ndan ‘Stanza della Segnatura’nın bir duvarını kaplamaktadır. Resim, Rönesans’ın temel aldığı Klasik Yunan medeniyetinin en ünlü filozof ve bilim insanlarını bir araya toplamaktadır.

Resmin sağ alt kısmında yer alan figür Pisagor’u temsil etmektedir. Elindeki  deftere yazmakta olan Pisagor’un hemen önünde yer alan küçük tabloda ise Pisagor’un müzik ve matematik üzerine teorilerini görebiliriz. Pisagor (M. Ö. 585-500), müzik teorilerinin ve müzik ile hastalık tedavisinin ilk bilimsel kurucularındandır.

Dünya Müzik Terapi Federasyonu, müzikle tedaviyi ‘Bir kişi veya grubun fiziksel, duygusal, sosyal ve kognitif ihtiyaçlarını karşılamak üzere gereksindiği iletişim, ilişki, öğrenme, ifade, mobilizasyon, organizasyon ve diğer ilgili terapötik öğeleri geliştirmek ve artırmak için müziğin ve/ veya müzikal elemanların (ses, ritm, melodi ve harmoni) eğitimli bir müzik terapisti tarafından tasarlanarak kullanılması’ olarak tanımlar. Günümüzde, ‘Pisagor Gamı’ veya ‘Kemancı Gamı’ diye adlandırılan beşli bir gam sistemi tanımlamıştır. Müzik tedavisinde hedef, kişinin akıl ve bedenini öğrenmeye hazırlamaktır. Zira, fonksiyonel kusurlarla uğraşan bir sistem ve beyinde öğrenme gerçekleşmeyecektir. 

Edirne’deki Türk Psikiyatri Tarih Müzesi’nde ise ; orta çağda ve batılı ülkelerde ruhlarına şeytan girdi diye akıl hastaları, insanlık dışı ağır işkencelere maruz bırakılır, hatta öldürülürlerken, bizim hekilerimiz, onları müzikle tedavi etmeye çalışıyorlardı. Sultan 2. Bayezit’in 1488’de mimar Hayrettin’e inşa ettirdiği külliyenin DARÜŞŞİFA(Akıl Hastanesi) bölümünde müzikle ruh hastalıkları tedavi ediliyordu. 1640’da bu DARÜŞŞİFA’yı ziyaret eden EVLİYA ÇELEBİ , seyahatnamesinde : ruh hastalarının burada müzikle nasıl tedavi edildiklerini uzun uzadıya anlatıyordu. Müzikle tedavi, aslında Osmanlı Türk ruh hekimlerinin bir buluşu değildi. Fakat, bilimsel çalışmaları ile ruh hekimliği alanında da, çağdaşlarına göre yüksek düzeye ulaşmış Osmanlı Türk ruh hekimleri, hastaların müzikle tedavi konusunda bir hayli ileri gitmişlerdi. Yine EVLİYA ÇELEBİ’ye göre “müziğin insan ruhu üzerindeki olumlu etkisi konusunda yeteri bilgi ve deneyime sahip Darüşşifanın hekimbaşısı, hastalarına önce çeşitli müzik makamları dinletiyor, kalp atışlarının hızlanıp yada yavaşladığına bakıyor, yararlandıkları uygun melodiyi belirliyor, şikayetleri ve benzer hastalıkları bir araya getiriyor, Darüşşifanın müzik ekibine haftanın belirli günlerine konserler tertipletiyordu. EVLİYA ÇELEBİ, zihni açma, hafıza ve hatırları güçlendirmede İSFEHAN, aşırı hareketli, heyecanlı hastaları sakinleştirmede REHAVİ, sıkıntılı, karamsar durgun ve neşesiz hastalara da KUÇİ makamının iyi geldiğine seyahatnamesinde değinmişti. Osmanlı Türk Ruh hekimleri tarafından bilimsel anlamda ve başarı ile uygulanan bu MÜZİKLE TEDAVİ günümüz modern psikiyatrisinde bir yenilik olarak gösterilmekte ve üzerinde çalışmalar yapılmaktadır.

Kaynak: 1- http://www.kulturvarliklari.gov.tr/TR-44002/edirne—turk-psikiyatri-tarih-muzesi.html

2- Wikipedia müzik teorisi

Gülşah Meral Özgür
Psikiyatrist, Psikoterapist