İyi Yalanmamış Ayı Sendromu

Eski bir inanışa göre ayılar, bir yağ yığını olarak doğan yavrularını yalayarak biçimlendirirmiş. Fransızlar da bu inanıştan yola çıkarak kaba ve dik kafalı çocuklarını yermek için, “iyi yalanmamış ayı (un ours mal léché )” sözünü kullanıyorlar. 

Memeli hayvanlar yeni doğan yavrularını yalarlar ve böylece onları kendilerinin olarak işaretlerler. Bu normal süreç bazen sekteye uğrar ve yavru ölür veya hayatta kalır fakat bu sefer de sosyal ve duygusal ilişkilerinde kendinden kaynaklanan ciddi zorluklar yaşar. İnsan söz konusu olduğunda da halk dilinde, hayatta beceriksiz ve sakar olanlara “iyi yalanmamış ayı” denir.

Hepimiz bizi annemize bağlayan bir göbek bağıyla dünyaya geldik ve doğmamızla birlikte bu bağ kesildi. Bu göbek bağı hem fiziksel, hem psikosomatik hem de psikolojiktir, fakat birçok insan geç bir dönemde olgunluğa geçiş yapmayı başarır ve annesi ya da ailesiyle kaynaşmış bağını keserek kendi kişisel seçimlerini yaşamaya başlar. Yani, kendi yaşamlarını seçen ve yönlendiren ve artık bambaşka bir dünyadaki kendi atalarının yaşamlarına maruz kalmayan veya onların yaşamlarını; kederlerini, acılarını, eksikliklerini ve hatalarını tekrar etmeyen özerk varlıklar haline gelirler.

Anne karnına düştüğü bağlam bilindiği takdirde bir insanla ilgili pek çok şey açıklanabilir: Çocuk istenmiş miydi, istenmemiş miydi; kardeşler arasında kaçıncı sırada, vb. ya da doğum anıyla bağlantılı olarak: Doğum kolay mı geçti, zor mu geçti; bebek doğumdan hemen sonra annesinden ayrıldı mı (Cevap evetse bu, başka birçok travmaları, özel durumları, dövülen veya normal aileleri içinde diğer çocuklara göre dışlanan çocuk vakalarını, ya da “iyi yalanmamış ayı sendromunu açıklar mı?

Birey ayağa kalkması ve yürümeyi öğrenmesi ile kök salmaya başlar. Ergenlikle birlikte ya kendine kapanır ya da kendiliğini ileri sürer. nihayet ekonomik özerkliğini kazanıp kendi kanatlarıyla uçmaya başlar. Bu aşama kişiden kişiye oldukça farklılık gösterir hatta bazı vakalarda anne-babanın ölümü gerçekleşmeden tamamlanmaz. 

İşte psikosoybilim ile birlikte biz çift-aile terapisi süreçlerine hakim terapistler, bu süreçleri ayrıntılandırarak kuşaklararası ya da kuşaklaraşırı tekrar eden süreçleri çözmeye ve yarım kalmış meseleleri sonlandırarak şimdiye yansıyan kısımlarının iyileşmesine yardımcı oluyoruz. 

Siz de geçmişinizden size aktarılmış meseleleriniz olduğunu düşünüyorsanız; soyağacınızda göç, savaş, sürgün, afetler gibi travmatik yaşantılar varsa bu konuda destek almanızı tavsiye ederim. Ayrıntılı bilgi ve randevu için iletişim bilgilerinden benimle iletişime geçebilirsiniz:

Bal Yapabilmek Adına Aile Bahçesinden Çiçek Özü Toplamak İçin…

Kaynak: Psikosoybilim Kitabı ( Yazar: Anne Ancelin Schützenberger )

Gülşah Meral Özgür
Psikiyatrist, Psikoterapist