Asklepios

Günümüzdeki insan ilk kez ortaya çıktığında yeni doğmuş bir bebek gibiydi. Sonsuz kapasiteli zekası, sonsuz bilinmezliklerin içinde adeta karanlıkta kalmıştı. Bu bilinmezliklerden biri de insanın ta kendisiydi. İnsan kendi bedenini tanımıyordu. Muhtemelen hastalıklar da onlar için çok büyük gizemlerdi. İnsanlar hastalıkları ve yaralanmaları yine başka bir bilinmez olan ‘tanrılara’ bırakmayı tercih ettiler. Böylece Yunanistan’da Asklepios adında bir Tanrı doğdu…

Asklepios Yunan mitolojisinde tıp biliminin ve sağlığın tanrısı olarak bilinmektedir. Apollon ve Koronis’in oğlu olan Asklepios’un oldukça ilginç bir doğum hikayesi vardır. Thessalia Kralı Phlegyas’ın kızı Koronis bir gün Apollon ile birlikte olur ve hamile kalır. Kısa bir süre sonra Arkadya’dan gelen bir yabancı Koronis’i çok etkiler ve Koronis onunla da birlikte olur. Bunu öğrenen Apollon ise çok öfkelenir ve Koronis’i diri diri yakmaya karar verir.

Büyük bir odun yığını hazırlatır ve Koronis’i yavaş yavaş yakmaya başlar. Kadın acılar içinde yanarken Apollon, Koronis’in karnında taşıdığı çocuğa acıyarak onu dışarı çıkarır; kan ve ateş içinde Asklepios doğar…

Apollon çocuğu eğitmesi ve büyütmesi için at adam Kherion’a verir. Asklepios’a hekimlik sanatını öğreten de Kheiron olur. Kheiron, doğayı çok iyi bilen ve onunla bütünleşmiş bir yaratıktır.

Hekimliğe dair pek çok şey bilmektedir ve bütün bildiklerini Apollon’un oğluna öğretir. Asklepios hekimlik ve cerrahlık hakkında oldukça bilgilidir artık. Ama bu ona yetmemektedir. Ölüleri de tedavi etmek ister. Onları diriltmenin yollarını aramaya başlar. Sonunda bir gün Tanrı Athena, Gorgo adında bir devle savaşır ve onu öldürür. Daha sonra Dev Gorgo’nun akan kanlarını toplayarak Asklepios’a götürür.

Asklepios ise bu kanlarda bir şey keşfeder; Gorgo’nun sağ tarafında dolaşan kanlar zehirlidir, sol tarafında dolaşan kanlar ise yararlıdır. İşte bu yararlı kanı ölüleri diriltmekte kullanmaya başlar. Sonunda birçok kişiyi diriltmeyi başarır. Kapaneus, Minos’un oğlu Glaukos, Lykurgos ve Theseus’un oğlu Hippolytos’da kurtardıklarından bazılarıdır. Sonunda Asklepios’un bu muhteşem becerisi Zeus’un dikkatini çeker ancak kötü anlamda dikkatini çeker; Zeus, doğal dengeyi bozduğu için Asklepios’a öfkelenir.

Böylece Zeus’un bir numaralı gücü olarak bildiğimiz yıldırımları Asklepios’un üstüne salar. Böylece Asklepios yanarak yok olur, annesi ile aynı kaderi paylaşmış diye de düşünebiliriz. Ancak Apollon bu duruma çok sinirlenir.

Oğlunun Zeus tarafından öldürülmesini karşılıksız bırakmayan Apollon, Zeus’un yıldırımlarını sağlayan Kyklop’larını öldürür. Ardından Asklepios’un ruhunu alarak onu gökyüzünde burçların arasına yerleştirir, sonrasında evlat acısına dayanamayan Apollon bir süre Olympos’u da terk eder.

Asklepios ve Tapınakları

Asklepios’un tapınaklarına ise Asklepion denir ve bu mabedlerin sayısı iki yüzden fazladır. Bu tapınaklardan en ünlüsü ve en büyüğü ise Bergama’da bulunmaktadır. Bu tapınaklar tahmin edilebileceği üzere hastane olarak da kullanılmıştır.

Yunanistan’da ise en ünlü Asklepios tapınağı Epidauros’da bulunmaktadır. Tiyatrosu bugün hala kullanılan bu yapı, ünlü heykeltraş Polykleitos’un planına göre inşa edilmiştir. Ancak bu tapınaklar içinde en kapsamlı olanı kesinlikle Bergama’da bulunandır. Bu yapılar hem Helenistik dönem hakkında bilgi verirken hem de o zamanlar yapılan hekimlik ile ilgili bilgiler verir. Mesela ilk çağda şifalı su ve kaplıca gibi fizik tedavi yöntemleri olduğunu aynı zamanda eğlence ve kültür aktiviteleri yapıldığını ve bu aktiviteler ile hastaların morallerinin yüksek tutulduğunu biliyoruz.

Asklepios kültüne göre hekimler tıpkı bir yılan gibi dilsiz olacak ve hastalarının sırlarını kimseye söylemeyeceklerdir. Gördüğünüz gibi Hipokrat yemininin temelleri de Asklepios’a dayanıyor.

Ayrıca bu iki Asklepion’da Hipokrat da görev yapmıştır. Burada tedavi için ilk kural ise temizliktir. Buraya getirilen hasta önce güzelce temizleniyor, sonra besleniyor ardından dua edip, adak adayıp temiz bir yatağa yatırılıyordu ve uyutuluyordu. Hastanın uykuda gördüğü rüyalar ise çok önemliydi.

Hasta uyanınca rüyasını anlatıyordu. Bu rüya yorumlanıyordu ve telkin yolu ile tedavi başlıyordu. Temiz hava, şifalı su gibi unsurlar ise hastanın kendini daha iyi hissetmesine yardımcı oluyordu. Bu hastanelerde kullanılan müziğin, telkinin ve moralin daha sonraki dönemlerde Selçuklu ve Osmanlı tarafından da uygulandığını görüyoruz.

Asklepios, Zeus’un yıldırımlarına maruz kalıp ölmek üzereyken, son nefesini vermeden önce son yazdığı reçetelerden birini oradaki otlardan birinin üzerine yazmıştır. Yağmur yağınca yazının mürekkebi ota karışmış ve ilaç gibi bir bitki olan sarımsak meydana gelmiştir. Bu hikâye Anadolu’da Asklepion inancının en önemli hikayelerinden biridir.

Asklepios ve Çocukları

Ayrıca ağrıları azaltan tanrıça olarak bilinen Epione ile evlidir ve bu evliliğinden dört erkek, altı da kız çocuğu vardır. Asklepios’un çocuklarının da sağlıkla ilgili görevleri vardır. Örneğin;

  • Aglaea: Doğal Güzellik
  • Meditrina: Uzun yaşam, sağlık ve şarap
  • Hygieia: Temizlik ve hastalıklardan korunma
  • Aceso, Panacea ve Iaso ise iyileşme sürecini temsil eden tanrıçalardır.

Bu tanrıçaların en önemlisi ise Hygieia’dır. Sanat tarihinde babasının yanında en çok onu görürüz. Asklepios hastaları iyileştirirken o da hastayı başka hastalıklardan korur ve temiz tutar. Sanat tarihinde sembolize edilirken genellikle bir elinde yılan diğer elinde kâse tutmaktadır.

Bu kasenin içinde ise yağ, bal ve buğdayın olduğu düşünülür. Bu yılan ve kâse figürleri birleşerek eczacılığın da bir simgesi haline gelmiştir. Peter Paul Rubens, Gustav Klimt gibi ünlü ressamlar da bu tanrıçayı resmetmişlerdir. Genellikle temizliğin sembolü olduğu için Roma ve Antik Yunan Hamamlarında bu tanrıçanın resimleri ve kabartmaları ile sıkça karılaşırız.

Asklepios hekimliğin önemli bir imgesidir. Asklepios’un mabedi olan Asklepion’ların giriş kapılarının üzerinde ise oldukça iddialı bir yazı yazmaktadır. ‘‘Buraya Ölümün Girmesi Yasaktır!’’

Asklepios simgelenirken genellikle bir yılan ve çevresini yılan saran bir asa kullanılır. Adak kabartmalarında sıkça karşımıza çıkan bir figürdür bu tanrı. Bazen de boynundan sarkan bir yılana içki içirirken resmedilir. Sanat tarihinde en çok benzediği Tanrı ise Zeus’dur. Görünüşleri birbirlerine oldukça benzemektedir.

İkisi de yaşlı ve sakallı birer erkek olarak tasvir edilirler. Genellikle yüzlerinde düşünceli ve babacan bir ifade hakimdir. Bazen de bu figürün yanında köpek bulunmaktadır. Ancak kutsal hayvanı köpek değil Horoz’dur. Ayrıca birkaç sembolü daha vardır. Bunlar; defne dalları, çam kozalağı ve keçidir.

Kaynak: 1-Sanatın tarihi,twitter 2-https://www.greeka.com/greece-myths/asclepius.htm

Gülşah Meral Özgür
Psikiyatrist, Psikoterapist