Psikosoybilim Kitabı
John J. Egan; “Huge Mound and the Manner of Opening Them (Büyük Höyük ve Açılış Şekli)” tablosu o kadar güzel ki; psikosoybilimi anlatacak bir görsel ararken hayal ettiğim tam da buydu. Tepedeki ağaçların oluşumunda sadece yakın zamanda yaşayanların etkisi yoktur, en alt katmanda huzur içinde yattığını düşündüğümüz atalarımız da o ağaçlara hayat verenler arasındadır. Ağacın boyu, gövdesinin sağlamlığı, köklerinin derinliği bile alttaki katmanlarda gömülmüş olan herkesin etkisindedir. Psikosoybilim; psikolojik sıkıntılar nedeniyle ıstırap çeken fakat ıstırabının kaynağı sırf kendi hayatının olaylarında bulunamayan kişilerin soy geçmişlerinin araştırılması ve orada kuşaklar boyunca tekrar tekrar aktarılan travmaların gün yüzüne çıkartılmasıyla ortaya çıkan ve böylece psikoloji alanında adeta yeni bir kıta keşfeden bilimdir. Bugün özellikle Avrupa’da ve Amerika’da neredeyse moda haline gelen psikosoybilimin isim annesi Anne Ancelin Schützenberger’in en olgun döneminde kaleme aldığı yazılardan oluşan bu kitap, travmaların kuşaklaraşırı ve kuşaklararası bilinçaltı aktarımı, bilinçaltı aile sadakati, yıldönümü sendromu, genososyogram vb. temel kavramları bilimsel bir titizlikle fakat hep örneklerin eşlik ettiği yalın bir dille anlatıyor.
Psikosoybilimin üzerine bina olduğu biyoloji ve nöroloji alanındaki yeni bilimsel gelişmelere değinen yazar, bir doktor hassasiyeti içinde tedavi yöntem ve süreçleriyle ilgili ayrıntılı açıklamalar yapmayı da ihmal etmiyor. Anne Ancelin Schützenberger (d.1919), psikodrama alanında J. L. Moreno’dan eğitim almış, Elisabeth Kubler-Ross’un öğrencisi olmuştur. Carl Rogers, Margaret Mead ve Gregory Bateson’la çalışmıştır. Sözel olmayan iletişim teknikleri alanında uzman olan Anne Schützenberger halen Paris’te yaşamaktadır.
“Şoklar, ıstıraplar, acılar, dramlar, üstesinden gelinmemiş travmalar, tutulmamış yaslar”, ‘feci ölümler’, ‘söylenmesi güç olanlar’, tamamına erdirilmemiş olarak kalan, kimi zaman yüzlerce yıldır devam eden ve geçmiş kuşaklar tarafından hal yoluna sokulmamış kişisel veyahut ailevi sırlar sonraki kuşaklara aktarılabilir ve onları çeşitli, farklı düzeylerde, derinden ve bazen de trajik şekilde biçimlendirebilir. Sindirilmeden kuşaktan kuşağa aktarılan şeyler, ‘elden ele geçirilen bu sıcak patates’, mideye oturur ve bir karın ağrısı gibi aktif ve acı vericidir.” Psikosoybilim ilk olarak geçmişle yüzleşmektir, fakat aynı zamanda kendi balını yapabilmek için aile bahçesinden çiçek özü toplamaktır.
Hepimiz, bizi annemize bağlayan bir göbek bağıyla dünyaya geldik ve doğmamız ile birlikte bu bağ kesildi. Bu göbek bağı hem fiziksel, hem psikosomatik hem de psikolojiktir, fakat birçok insan ancak geç bir dönemde olgunluğa geçiş yapmayı başarır ve annesi ya da ailesiyle kaynaşmış bağını keserek kendi kişisel seçimlerini yapmaya başlar. Yani kendi yaşamlarını seçen ve yönlendiren ve artık bambaşka bir dünyadaki kendi atalarının yaşamlarına maruz kalmayan veya onların yaşamlarını; kederlerini, acılarını, eksikliklerini ve hatalarını tekrar etmeyen özerk varlıklar haline gelirler.”
Biz psikiyatrist ve psikoterapistler aslında hep bu geçmiş yaşanmışlıklar, inanışlar ve travmalarla karşılaşıyoruz sorunların temelinde. Kendinizi ve geçmişinizin izlerinin sizdeki etkilerini anlamak adına, “Psikosoybilim” kitabını okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Geçmişinizle alakalı tespit ettiğiniz ve çözmek istediğiniz travmalarınız için iletişim bilgilerinden bana ulaşabilirsiniz, bol farkındalıklı günler diliyorum.
Gülşah Meral Özgür
Psikiyatrist, Psikoterapist