Büyümek İstemeyen Erişkinler; Yeni Nesil Peter Pan’lar
“Bütün çocuklar büyürler, biri hariç.” İskoç yazar J. M. Barrie’nin büyümeyi reddeden bir çocuğu konu alan Peter Pan isimli kitabı bu cümleyle başlar. Kahramanımız Peter Pan, Perisi Tinkerbell ve Captain Hook’un elinden kurtardığı Wendy ile birlikte Neverland’de yaşarlar. Peter Pan büyümeyi reddetmiştir. Sonsuza kadar bu büyülü ülkede yaşayacak ve çocuk olarak kalacaktır. Wendy de kendisini kurtaran bu uçarı gence abayı yakmıştır. Amma velakin hikayenin sonu çok acıklı biter. İşte, Peter Pan Sendromu (Peter Pan kompleksi), büyüme korkusu olan çocuklarda ve olgun oldukları halde çocuk gibi davranan (sosyal açıdan) insanlarda görülen davranış bozukluklarına verilen addır. Sendrom 1983’de Dan Kiley isimli bir psikanalist tarafından bulunmuştur. Peter Pan Sendromu isimli kitap, bu sendromu detayı ile analiz etse de, gerçek bir hastalık olarak tanınmamaktadır. Bu sendrom, en çok olgun yaşlardayken, sosyal görevleri olduğu andan itibaren ortaya çıkmaktadır. En çok bekar insanlarda görülmektedir. Dan Kiley’e göre, bu sendroma küçüklükte maruz kalınan anne baskısı ve babanın otoritesizliği sebep olabilmektedir.
Bu sendrom ayrı bölümlere ayrılıyor:
10-15 yaş arası: çocuk dış dünya ile bağlantısını, korku yüzünden, koparmaya çalışiyor. Görevlerinden kaçıyor ve yalnız kalıyor.
16-22 yaş arası: Kendini beğenme ve maçoluk hissediliyor.
23-25 yaş arası: hayattan mutsuzluk ve rahatsızlık hissediliyor.26-30 yaş arası: sendrom ilerliyor ve durum daha vahim oluyor.
45 yaşından itibaren: tekrardan çocuk olmaya çalışılıyor ve istenilmeyen hayat modundan uzaklaşılıyor.
Bumerang Nesli
Kurallarını sonuna kadar esnetebildiğimiz bir hayatın dağınık algoritmasını çözümlemek yerine oturtulmuş bir düzen Peter Pan’lere kesinlikle daha çekici geliyor! Peter Pan Sendromu’nu ayrıntılı incelediğinizde ise karşınıza ‘bumerang nesli’ olarak adlandırılan büyümenin evrelerini tamamlayamamış kişiler çıkıyor.
Yuvadan uçamayan bu kişiler büyümenin beş adımı olarak gösterilen “okulu bitirmek, evden ayrılmak, para kazanmak, evlenmek ve çocuk sahibi olmak” gibi maddelerin yanına tik atamadan devam ediyorlar hayatlarına.
Ekonomik açıdan değerlendirdiğimizde aileyle yaşamak yeni nesil Peter Pan’ler için lüks tüketim olanaklarını arttığı bir vaha. Çocuk-yetişkinlerin sayısının git gide artmasının bir diğer nedeniyse tüm dünyada artan işsizlik. Ancak salt ekonomik nedenler bu hızlı tırmanışı açıklamaya yetmiyor. Son 30 yılda değişen anne babalık kavramlarının da bu konuda önemli bir var; “Artık ebeveynler sorunlar karşısında çocuklarından önce davranıp çözmeye başladığı için gençler kendi kendine bir şeyler yapmayı unuttular. Çocuklarının bir çeşit bakıcısı haline gelen anne babaların sağladığı konfordan vazgeçmek yeni nesil için pek kolay değil! Yorgun argın işten eve geldiğinde yemeğinin hazır, eşyalarının temiz ve ütülü olduğunu görmeyi kim istemez?” Öte yandan yaşamın neler getireceğini kestiremeyen bumerang nesli, sorumlulukla yüzleşmek yerine Harry Potter, Alacakaranlık gibi seriler, The Simpsons ya da South Park gibi çizgi filmler, Playstation oyunlarıyla çocukluk ritüellerinin izini sürüyor.
Ebeveynlerimizle bağımlı bir ilişki geliştirdiysek, dış dünya bize tehlikelerle dolu korkunç bir yer olarak görünebilir. Ancak Dan Kiley, Peter Pan Sendromu adlı kitabında ‘koca bebekleri’ eğlenceli, çekici, çok büyük bir sıklıkla da başarılı olarak nitelendirse de ilişki içinde karşısındakini düş kırıklığına uğratacağını söylüyor; “Bu sendroma yakalananlar duygusal açıdan olgun değildir. Aşk ya da sorumlulukla başı derttedir ve ilişkileri her an krize doğru gidebilir.” diyor.
Kaynak: Wikipedia
Gülşah Meral Özgür
Psikiyatrist, Psikoterapist