Kriptomnezi

Kriptomnezi (Cryptomnesia) , tam anlamıyla, gizli hafızadır. Cryptomnesia unutulmuş ve sonra yeni ve orijinal bir şey olduğuna inanılarak geri dönen bir bellektir. Genel olarak, bellek bir fikir ya da sezgi biçiminde geri döner.

Bu tanımlama; Cenevre merkezli psikiyatrist Théodore Flournoy (1854-1921) tarafından yapılmıştır. Flournoy terimi ilk olarak 1901 yılında yayınlanan “From India to the Planet Mars:A Case of Multiple Personality with Imaginary Languages” kitabında kullanmıştır. 

Bilinçaltımızın bize oynadığı oyunlardan biri olan kriptomnezi, önceden bildiğimiz bir düşünceyi, bir melodiyi ya da herhangi bir yaratıcı imgeyi kendine ait orijinal bir fikir zannederek tekrarlamak anlamına geliyor. Yaratıcı işlerle uğraşan insanlarda sıkça görülen bu durum çalıntı olduğu iddia edilen pek çok sanat eserinin kötü niyetli olmayan doğuşunu açıklıyor; “Bu fikri gerçekten de ben buldum!” diyen eser sahibinin samimiyetini vurguluyor.

Akademi ve sanat çevrelerinde kopyala-yapıştır tekniği eskiye göre çok daha kolay saptanırken, çalıntı eserin sahibini kolayca rezil edebiliyor. Günümüzde hem milyonlarca metni, görseli ya da sesi hızla karşılaştırabilecek teknolojiye, hem de bulgularımızı çarşaf çarşaf yayınlayabileceğimiz sosyal medya araçlarına sahibiz. Peki ya sahte ya da çalıntı olarak damgaladıklarımız öyle değilse? Daha doğrusu, eser çalıntıysa fakat sahibi onu gerçekten de kendi fikri sanıyorsa, o zaman bu kişiyi ve durumu nasıl yargılamalı?

Nabokov’un Lolita adlı eseri, edebiyat tarihinin çalıntı olup olmadığı en çok merak edilen eserlerinden biri ve kriptomnezi konusuna iyi bir örnek. Nabokov kitap fikrinin ortaya çıkışıyla ilgili oldukça detaylı bir hikaye anlatsa da, Michael Maar “The Two Lolitas” adlı kitabında tamamen aynı hikayenin 1926’da Alman yazar Heinz von Lichberg tarafından yazılmış olduğunu ileri sürdü. Fikri çaldığı için Nabokov’u suçlamayan Maar, ünlü yazara saygıyla onun “Bu öyküyü yıllar önce okuyup sonra kendi fikriymiş gibi yeniden keşfederek yazmış olabileceğini” söyledi. Doğrusu, bunu bilmenin hiçbir yolu yok.

Kriptomnezinin varlığı tartışılmaz olsa da, gerçek olup olmadığını anlamak neredeyse imkansız. Yukarıdaki örnekten hareketle, Nabokov’u yalan testine tabi tutmadığımız sürece onun Lolita fikrini gerçekten çalıp çalmadığını bilemeyiz. Kaldı ki, yalan testi bize sadece yazarın gerçek düşüncesini doğrulayabilir. Nabokov bu Almanca öyküyü daha önce okuyup ondan esinlendi mi, yoksa evin ergen kızına tutkuyla aşık olan adamın hikayesi gerçekten aklına geliverdi mi, bunu bilmek mümkün değil.

Uzmanlar, kriptomnezinin ortaya çıkışını hafızamızın anlık sekteye uğrayışı şeklinde açıklıyor. Bir konu ya da anı aklımızda kalırken, onu nerede ve ne şekilde öğrendiğimizi unutuyoruz. Tıpkı bize geçenlerde başına gelen bir olayı anlatan arkadaşımıza birkaç gün sonra “Benim de bir arkadaşımın başına şu gelmiş…” diye aynı olayı anlatmak gibi. Olay doğru, fakat öznenin aynı olduğunun farkında değiliz. Bilinçaltımız konunun kaynağını derinlere gömmüş durumda.

Kaynak: 1- https://valentinagurarie.wordpress.com/tag/cryptomnesia/  2- https://www.uplifers.com/kriptomnezi-ve-farkinda-olmadan-caldigimiz-fikirler/

Gülşah Meral Özgür
Psikiyatrist, Psikoterapist