Pandemide İlişkiyi Yürütebilmek
Covid-19 salgınının başlaması, Türkiye’de ve diğer birçok ülkede insanların evlerine kapanmasına neden oldu ve bu gerçeklikle yüzleştiğimizden beri kendime defalarca kez sorduğum bir soru var:
“Çift ilişkileri nasıl etkilenecek?”
Eşim ve benim iyi, güçlü bir evliliğimiz var ve birlikte vakit geçirmeyi gerçekten çok seviyoruz. Ama aynı dairede 7/24 sürekli bir arada olma fikrini düşündükçe, görünürde sorun yokken, ufukta gürleyerek gelen bir fırtına varmış gibi hissettiriyor. Şu anda, çok iyi anlaşıyor ve vakit geçiriyoruz ancak salgın birkaç hafta daha devam ederse durumlar değişebilir mi herkes gibi ben de kaygılanıyorum.
Bu endişeyi tanıdığım birçok çiftin yanı sıra danışanlarımdan ve öğrenci/bekar olup aynı evi kan bağı olmayan insanlarla paylaşanlardan da duyduğumu söyleyebilirim. Ev arkadaşlarının veya partnerlerinin normalde sorun etmedikleri davranışlarının şimdilerde batmaya başladığını ifade ediyorlar.
İnsan ilişkisinin altın kuralı: İletişim, İletişim, İletişim…
Sağlıklı bir ilişkinin sırrı iletişimdir.
Normal şartlar altında da, koronavirüs salgını döneminde de geçerli olan bir kural bu. Bazıları için iletişim, bir sonraki adımla ilgili güncellemeler sunmak adına periyodik sohbetleri ifade edebilirken; diğerleri için, her bir partnerin fiziksel ve ruhsal olarak nasıl hissettiğini değerlendiren günlük bir konuşma olabilir.
Koronavirüsün hepimizi zorunlu kıldığı izolasyon sürecinde çiftlerin nasıl iletişim kurduklarından önce, sadece iletişim kurmaya çalışmaları bile çok önemli. İnsanlar farklı bakış açılarına sahip olduklarında, yapılması gerekenler hakkında farklı fikirleri vardır ve eğer bunu karşılarındakiyle paylaşmazlarsa sonu tartışma olabilir. Bu yüzden önce iletişim kurun, ortak bir yol bulabilmek adına ilk yapılması gereken birbirinize ne hissettiğinizi ve düşündüğünüzü söylemektir çünkü…
BİRBİRİNİZE ALAN YARATIN:
Normal zamanda eşlerin çoğu, günlerinin büyük bölümünü birbirinden ayrı geçirir , en az bir partner evden işe gitmek için ayrılır. Ancak şimdi, çalışanların büyük çoğunluğunun önlem amacıyla işlerini evden yapması nedeniyle, her iki partnerin de neredeyse tüm zamanlarını aynı çatı altında geçirmeleri gerekiyor.
Özellikle daha küçük evlerde yaşayan çiftler için bu senaryo, partnerlerin hiçbir kişisel alana sahip olmadığı hissine kapılmalarına sebep olabilir. Bu nedenle çiftlerin bireysel alanlarına saygı duymalarının bu süreci daha rahat atlatmalarında çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Önümüzdeki birkaç hafta boyunca eşinizle gergin bir durum oluştuğunda, sorunu çözmenin en iyi yollarından birinin o an tartışmaya devam etmek yerine, iki tarafın da sakinleştikten sonra konuşmaya devam etmenin önemini anlaması. “Şu anda ikimiz de çok gerginiz ve bu şekilde bir yere varamayacağız gibi görünüyor. İstersen sakinleştikten sonra devam edelim” diyerek konuşmaya ara vermek en doğrusu.
Sizin için en iyi rahatlama yöntemi neyse (malum dışarı çıkamıyoruz) kulaklık takıp sakin bir müzikle meditasyon yapmak veya sessizce köşeye çekilmek gibi yöntemlerle kendinizi rahatlatın. Bazen, tek ihtiyacınız olan evinizde beş dakika için bile olsa sessiz bir yerde dinlenmek ve sakinleşmek olabilir. Önce kendinizi sakinleştirmek ve rahatlatmak, sonra iki taraf da hazır olduğunda tekrar mevcut sorunu konuşmak bu işin sihirli formulüdür. Ama kesinlikle üstünü örtmek değil, konuşmayı tamamlamanız sonraki gerginliklerde bir de bu konunun gündeme gelmesini engeller.
RUTİNLER OLUŞTURUN:
Kimse henüz sosyal mesafenin “yeni normaline” pek aşina değil ve pandemi hakkında hızla değişen haberler ile her gün yeni bir gerçeklik normalimiz oluyor.
Hayatın ötesine bir anlam vermek ve dünyevi amaçlarını belirlemek için yeni rutinler yaratmak akıllıca olacaktır. Özellikle her gün için roller atanabilir : kim yemek pişiriyor, kim temizliyor, telefonu kim cevaplıyor, vb. Bunu ev arkadaşı gibi rol paylaşmak için değil de, çalışırken bir taraftan da yapılması gereken işler olduğu için planlama gerekliliğinden dolayı tavsiye ediyorum.
Çiftlerden biri çalışmasına odaklanmak zorundayken, diğeri çocuklarla ilgilenebilir ve birinin işi bittiğinde diğeri kendine vakit ayırabilir. Bu şekilde bir planlama, plansız anlarda oluşan tartışmaları engellemiş olur.
CİNSELLİK İÇİN BİRBİRİNİZİ ZORLAMAYIN:
Öncelikle partnerinizle seks yapmak koronavirüs kapma şansınızı arttırmaz, ikiniz de dışarı çıkmadığınız ve izole olduğunuz sürece korkulacak bir şey yok. Uzmanlar öpüşme olmadığında virüsün oral seks, cinsel birleşme ile bulaşma şansının düşük olduğunu söylüyor ama veriler yine de net değil; dünya virüsle yeni tanışıyor sonuçta.
Danışanlarımın çoğundan tatlı, çikolata tüketimlerinin arttığını duyuyorum. Aslında bu biraz da şu an içinde bulunduğumuz “hazsızlık” tablosundan kaynaklanıyor. Beynimizde hazdan sorumlu nörotransmitter olan “dopamin”in , şu an dışarda keyif aldığımız hiçbir şeyi yapamıyor oluşumuzla birlikte eksikliğini hissediyoruz. O da en yakınımızda ve en hızlı haz verecek olan ne varsa ona yönelmemize sebep oluyor.
Bazı danışanlarımdan haz verendir diğer dürtümüz olan cinsellikle ilgili isteklerinin de arttığı söylemini duyuyor olsam da; yine de, koronavirüs salgını süresince cinsel isteğin genellikle olduğundan daha az olduğunu görebiliriz, çünkü yaklaşık insanların yüzde 85’i için stres, libidoyu engelliyor.
Geçmiş çalışmalara bakıldığında kriz dönemlerinde “cinsellikle” daha az ilgilenmek normal, stresten etkilenmeyen yüzde 15’lik ekiptenseniz, eşinizin % 85’lik diğer taraftan olabileceğini hesaba katmalısınız.
Bu fenomen “cinsel istek uyuşmazlığı” olarak nitelendirilir ve her çiftte doğal olarak meydana gelebilmekle birlikte, böyle zamanlarda daha fazla karşılaştığımız bir durumdur. Bu engeli aşmanın tek yolu ; zorunluluk olmadan, güvenli ve rahat bir ortam yaratmaktır ve iki taraf da istekli olduğunda cinsellik yaşanmasıdır.
Özellikle, partneriniz isteksizken cinsel ilişkiye girildiğinde, her iki tarafı da tatmin etmeyeceğini de hesaba katmak gerekir. İsteksiz olan partner bunu ifade ettiğinde bu diğer partnerle alakalı değildir; onu sevmediği, onu arzulamadığı anlamına gelmez. Bu tamamen kişinin kendisiyle alakalıdır. O nedenle suçlamadan, kızmadan saygı göstermek ve “anlıyorum” diyerek ortak istek duyulan bir anı beklemek daha doğru olan yoldur.
Çünkü şu anda çiftlerin ihtiyaç duyduğu son şey, zaten stresli olan hayatlarına bir de cinsellik konusunda çatışmanın eklemesidir.
Çiftlere tavsiyem, cinselliği biraz da şu zor zamanlarda sizi rahatlatacak, size keyif verecek doğal bir yol olarak görmeniz ve kendinize ve partnerinize bu konuda şans vermeniz olacaktır.
KÜÇÜK ŞEYLERE ODAKLANIN:
Her gün olumsuz haberler aldığımız bu salgının karşısında varoluşsal korku içinde bunalmak hepimiz için kaçınılmaz. Bu panik durumu, eşinizle olan ilişkinizi daha da karmaşık hale getirebilir. Kaygınızın sizi ele geçirmesine izin vermek yerine, derin bir nefes alın ve küçük şeylere odaklanın – özellikle eşinizle yapmaktan keyif alabileceklerinize…
Dışarda yemek yemeğe çıkamayan çiftler, evde sevdikleri yemek leri yapmaya başlayabilirler. İki taraf da yemek yapmaktan keyif alıyorsa bunun dışarıya bir restauranta yemeğe gitmekten daha keyifli olduğunu göreceklerdir.
Yemek yerken de eskiden TV izleme, haber dinleme gibi alışkanlıklarınız varsa, daha keyifli bir yemek yiyebilmek için birbirinizle sohbet ederek yemek yemeye ne dersiniz? Yemeğin tadının bile daha güzelleştiğini fark edeceksiniz.
Eğer partnerlerden biri yemek yapmayı seviyorsa; diğeri durup eşine bakıp tüm samimiyetiyle ‘Teşekkür ederim’ diyebilir. Bu çok büyük bir fark yaratabilir. Bazen de bu teşekkür mutfağı toplayan rolünü üstlenerek ifade edilebilir.
BİRLİKTE KEYİF ALDIĞINIZ AKTİVİTELER YAPIN:
Çift terapisinde bazen: “En son baş başa ne yaptınız?” diye sorduğumda aldığım yanıt çok uzun zamandır hiçbir şey yapmadıkları oluyor. Birlikte nasıl keyifli vakit geçirdiklerini unuttuklarını gözlemliyorum.
Bu yüzden de onlara bir çift görüşmesinden önce evde ilk tanıştıkları zamandan itibaren çektirdikleri fotoğraflara birlikte bakmaları ve aralarından örnekler seçerek yanlarında getirmelerini istiyorum. Bu aktivite onlara eskiden nasıl bir çift olduklarını hatırlatmada ve nasıl keyifli vakit geçirebileceklerini fark etmelerinde yardımcı oluyor.
Sosyal izolasyon sırasında da yapılabilecek en keyifli aktivitelerden birinin “birlikte fotoğraflarına bakmak” olabileceğini söylüyorum. Hatta çocukları varsa aktiviteye onları da dahil ederek ebeveynlerini tanımalarına imkan sağlanabilir.
Birbirine masaj yapmak, duş almak, kitap okumak, güzel bir müzik eşliğinde dans etmek, hatta bazen hiçbir şey yapmadan sadece televizyon karşısında miskinlik yapmak bu süreçte keyifli vakit geçirmenizi sağlayacak alternatifler; siz hangisinin size uygun olduğunu düşünüyorsanız her güne bir aktivite yapılabilir.
ÇİFT TERAPİSİNE BAŞVURUN:
Tüm yöntemleri denediniz ancak çıkmaz sokağa girdiğinizi hissediyorsunuz ve artık yol tamamen tıkanmış gibi geliyorsa panik yapmaya gerek yok. Çift terapisi, salgın sürecinde kurtarıcınız olabilir.
Pandemi durumunda bir çift terapistine nasıl ulaşacağınızla ilgili kaygılanıyorsanız, bu konuda da içiniz rahat olsun. Çünkü Skype, Facetime, Zoom gibi çeşitli online platformlar üzerinden terapi uygulaması yeni bir durum değil…
Zaten zaman zaman yurtdışında yaşayan, bazen şehir dışına çıkmak zorunda kalan çiftler ve/veya danışanlar olduğunda online psikoterapi her zaman uyguladığımız bir yöntemdi. Pandemi süresince de terapi için tek yolumuz haline geldi.
Siz de ilişkinizin tıkandığını hissediyor ve profesyonel desteğe ihtiyaç duyduğunuzu düşünüyorsanız ayrıntılı bilgi ve randevu için iletişim bilgilerinden bana ulaşabilirsiniz.
Sağlıkla, yüz yüze görüşebileceğimiz karantinasız günler dileğimle…
İllüstrasyonlar: Amanda Oleander.
Gülşah Meral Özgür
Psikiyatrist, Psikoterapist