Ulysseus Metaforu

İrade zayıflığını vurgulayan bu metafor, deniz yolculuğu sırasında deniz kızlarının -sirenlerin- çağrısına kapılmamak için, kendisini gemi direğine bağlatan mitolojik kahraman Ulysseus’den kaynaklanmaktadır. Laertes ile Antikleia’ın oğlu olan Ulysseus, Truva Savaşı’nda üstlendiği stratejik rol ile tanınmaktadır. Öyle ki Ulysseus, Homeros’un ünlü destanı Odysseia’ya güçlü kişiliği ve maceraları ile konu olmuş ve uluslararası bir üne kavuşmuştur.

İnsanlığın en ölümsüz eserleri arasında sayılan Homeros destanlarına konu olan Ulysseus, edebiyat tarihinin önemli eserlerinden biri sayılan ve 21. yüzyılın en iyi kitaplarından birine daha ismini vermiştir. James Joyce tarafından 1913–1921 yılları arasında kaleme alınan Ulysseus, tekniği ve anlatım biçimiyle T. S. Elliot başta olmak üzere birçok eleştirmen tarafından 19. yüzyılı kapatan eser olarak nitelenmekte ve edebiyatta modernizm akımının başlatmasını sağlayan bir kilometre taşı olarak kabul edilmektedir.

Mitolojik bir karakter olarak Ulysseus, çağdaş yazında önemli bir yere sahip olan macera romanlarının temelinde yer alan figür olarak değerlendirilebilmektedir. Modern insanda aranan erdem ve nitelikleri kişiliğinde barındırması nedeniyle tarihe bir prototip olarak geçmiş ve insanlığın aşılması güç engel ve zorluklara karşı direnişinin sembolü olarak kabul görmüştür. Dolayısıyla bir kahraman olarak Ulysseus, uygarlığın gelişiminde etkili bir rol üstlenen ve araştırıcı, keşfedici ve yaratıcı niteliklere sahip insan zekasını temsil etmektedir.

Bu bağlamda Ulysses metaforu, irade zayıflığı konusunu temel almakta ve irade zayıflığına önlem alma tutumu olarak değerlendirilebilmektedir. Buna göre kişiler, yerine getirebi- leceklerinden emin olamadıkları ve şüphe duydukları bir vaat konusunda, kişisel zayıflıklarını öngörerek kendi kendilerini dizginleme eğilimindedirler. Bu durum sorumluluk ahlâkına uygun olmakla birlikte genellikle, kişinin arzularının üzerinde olan dış koşullar ve eylemin sonucunun vereceği hazzın ortak etkisi kadar güçlü bir etkiye sahip değildir.

Bazen Ulysseus gibi geminin direğine bağlar ama aslında içimizden de biri gelse de ipleri çözse isteriz. Bu süperegomuzla idimizin (ilkel benliğimizin) çatışmasıdır. Çatışma elbet ki sonlanır; önemli olan seçimi kendimiz yapmamız ve sonuç ne olursa olsun her şeyiyle kabullenmektir…

Kaynak: http://www.acarindex.com/dosyalar/makale/acarindex-1423869664.pdf

Gülşah Meral Özgür
Psikiyatrist, Psikoterapist