ÖTEKİLEŞTİR-ME!
Resimde gördüğünüz tablo, James Ensor’un ”Entrika” adlı eseri.. James Ensor resimlerinde çoğunlukla insan yüzü yerine maskeler kullanmayı tercih etmiştir. Peki ama neden ? Belçikalı ressam bu maskeli figürleri resimlerinde çok sık kullanmasından dolayı ”Maskelerin Ressamı” lakabını almıştır. Ama bu maske fikri onun aklına öyle birden gelmemiştir. Küçük yaşlarda ailesinin hediyelik eşya dükkanı içinde maskelerle oldukça fazla zaman geçirmiştir.
Hediyelik eşya dükkanında fazlaca maske bulunmasının nedeni ise, yaşadığı ve ömrünün çoğunu geçirdiği Oostende’de her sene düzenlenen bir festivaldir. Bu festivalde tahmin edeceğiniz üzere herkes maske takıp sokaklarda gezmektedir…Bu maskeler, ailesinin geçim kaynağıdır. Ayrıca, bir gün kendi geçim kaynağı olan resimlerinin de ana konusu olacaklardır. Babasını kaybettikten sonra özellikle; insanın varoluşu, ölüm, din gibi konularla fazlasıyla ilgilenmeye başlamıştır. Resimlerinde de bu konuları sıkça kullanmıştır ancak neredeyse hayatı boyunca sanat eleştirmenleri tarafından görmezden gelinmiş ve hak ettiği değeri ömrünün sonlarına doğru görmeye başlamıştır.
Sanatçının ilgiyi çekmeye başlaması elbette fantastik denebilecek, kara mizah ürünü dışavurumcu eserleriyle olur. Buna en güzel örneklerden biri de kendisini maskelerin çevrelediği otoportresidir. Bu resimden 9 yıl önce 1890 tarihinde ”Entrika” isimli eseri yapar.
Çoğu sanat kitabında Ensor’un bu resminin ”maskeli ucubeler” ile dolu olduğu yazar. Ancak kim bu maskeli ucubeler ? Resimde merkezde yer alan iki figür ön plana çıkarılmıştır. Diğer figürler, bu yeşil elbiseli kadın ve koluna girmiş olduğu adamı çevrelemiş durumdadır. Yeşil elbiseli kadın Ensor’un kız kardeşi Mariette’dir… Yanında yer alan figür ise kız kardeşinin nişanlısıdır. Sanki bu ikili, mahalle sakinleri tarafından kuşatılmış gibi gözükmektedir; hem de korkunç maskelere sahip mahalle sakinleri… Ensor’un kız kardeşi Mariette ve nişanlısı Oostende’de hiç hoş karşılanmamıştır. Bunun nedeni ise nişanlısının Almanya’dan gelmesi ve bir Çinli olmasıdır…
Sanat simsarlığı yapan Tan Hee Tseu evlilik öncesi Oostende’ye Mariette Ensor’un ailesi ile tanışmaya gelmiştir ancak mahalle sakinleri tarafından pek hoş karşılanmamıştır. Bu James Ensor için unutulmaz bir an olmuş belli ki oturup bunu resmetme ihtiyacı hissetmiştir…Dışavurumcu ressam bu anı kabullenemeyerek mahalle sakinlerini sert fırça darbeleriyle maskeler ardında resmetmiştir; hem de korkunç maskeler… İkiyüzlü, çirkin ve korkutucu komşular, Ensor’un kız kardeşini ve onun nişanlısını hedef almaktadır… Irkçı söylemler ile çirkin davranışlarda bulunuyorlar. Kız kardeş şaşkın mııı ?? Alaycı mı ?? Anlamak zor ancak Çinli damadın şaşkınlığı ve önünü kesen kadına bakışı ”Ben neredeyim” der gibi…
Bizden olmayanı reddetme, dışlama oldum olası insanoğlunun bir sorunu olmuştur. Ötekileştirme diye adlandırdığımız kavram aslında çocukluktan bu yana bizim hayatımızda olan bir davranış biçimidir. Daha ilkokul sıralarındayken hareketlerimize işler ve biz yaptığımızın yanlış olduğunun farkında olmadan dışlarız bir diğerini. Kendince sebepleri olur çocuğun… Mesela durumu biraz daha iyi olan, fakir olanı dışlar ya da nispeten güzel olan çirkini ezer ve bu böyle devam eder. Çocuk büyür ve o sebeplerini yerini daha ciddi ve daha zararlı gerekçeler alır ama temel hep aynıdır. Farklılık… İnsan kendinden farklı olanı istemez, korkar hep. Bu yüzden de onu dışlayıp yalnız bırakmaya çalışır ki an geldiğinde güçlü bir şekilde karşısına dikilmesin.
Bir topluluğa farklı bir grup gelmişse o grup ilk başta dışlanır, düşük bir ihtimalle daha sonra kabul edilir ama sonuç çok büyük ihtimalle kargaşa olacaktır. Birlik olup, tek bir halk bilincine varılacağı yerde , ayrımcılık yapıyorlar. Aslında ötekileştirilen kitle de biraz güç kazanırsa aynısını yapmaya başlıyor. Kendine yapılanı, yapan da çeksin istiyor. Hal böyleyken bu durumdan kurtulamıyoruz. Karşımızdakinin de bir birey olduğunun, o sana göre bir başkasıyken senin de ona göre bir başkası olduğunun bilincine varamıyoruz. Kısaca halk olarak empatiden yoksunuz.
Artık öyle zamanlar yaşıyoruz ki birine nereli olduğunu sorarken veya söylerken bile insan tereddüt ediyor. Dini farklılıklar” hatta mezhep farklılıkları yüzünden ayrılmak zorunda kalan çiftlerin olduğu bir çağda yaşıyoruz. Halbuki aşkın nasıl önüne geçebilir ki bu durum! İşte tam burada mahalle baskısı ortaya çıkıyor ki kendisi bana göre ötekileştirmenin en büyük sebeplerinden… Günümüzdeki ötekileştirme “çoğunluğun azınlığı ezdiği” durumdur. Dinsel azınlıklar, etnik azınlıklar ve dini azınlıklar da devletin yaptığı ötekileştirmeden paylarına düşeni almaktadırlar. Aslında bakacak olursak bu durum tarih öncesi zamanlardan bu yana böyle süregelmiştir. Güçsüzü ezen feodal sistem, Fransız ihtilali döneminde önce koruyan, daha sonra da emekçi kesimi ezen burjuvazi sınıf, Amerika’nın önce kızılderililere daha sonra da zencilere yaptığı eziyet ve ötekileştirme ve günümüzde hala daha yapılan ırk, dil, din ve cinsiyet ayrımları…
Ötekileştirmenin insanın doğasında mı var olduğunu düşünmeden edemiyorum. Bu ayrımcılık böyle devam ettiği sürece gerçek anlamda hiçbir zaman ilerleme kaydedemeyiz ve insanlara etiketler yapıştırdığımız sürece kesinlikle insan olmakla övünemeyiz. Ancak karşımızdakini kendi benliğiyle kabul edebildiğimizde, biz ve siz diye ayırmadığımızda gerçek anlamda insan olduğumuzu söyleyebiliriz. Hoşgörüsüyle övündüğüm bu topraklarda yaşanılan bu hoşgörüsüzlük insanın içini acıtıyor ama yine de genlerimizden gelenlerle hala umudum var…
N. Ekrem Düzen’in yazdığı; ‘Herkes İçin Kolay ve Pratik Ayrımcılık, Ötekileştirme ve Dışlama Rehberi’ kitabında ötekileştirmeyi çok güzel anlatmış:
“Yaşanabilir bir dünya, kimliklerin ve benliklerin birbirlerinden üstünlük değil farklılık vurgusuyla, baskıcı değil özgürleştirici özelliğiyle ayrıştığı bir dünyadır. O dünyada özne, kendi eşsizliğini, başkalarının sıradanlığından, bayağılığından, aşağılığından değil, herkesin eşsizliğinden alır… Seçilmişlik arzusunun kendini gerçekleştirme arzusuna dönüşmesinin yegâne yolu, varoluştaki keşif macerasına devam edebilmekten geçer. Bu keşif macerası ancak ve ancak herkesin kendi yaşamının efendisi olacağı bir dünya kurmakla devam edebilir. O dünya ayrımcılığın alçaklığıyla kurulamaz.”
Ötekileştirmediğiniz için teşekkürler…
Kaynak: 1-Sanatın Tarihi, twitter. 2-Herkes İçin Kolay ve Pratik Ayrımcılık, Ötekileştirme ve Dışlama Rehberi
Gülşah Meral Özgür
Psikiyatrist, Psikoterapist