Japoncada “elini, ayağını çekmek” anlamına gelen ‘HİKİKOMORİ’ hastalığı hakkında…
Bu güzel bayram gününde aile ve sevdiklerimizle iletişimin önemini vurgulamak adına yeni bir hastalıktan bahsedeceğiz: Japoncada “elini, ayağını çekmek” anlamına gelen ‘HİKİKOMORİ’ . İlk defa Japon psikiyatr “Tamaki Saito” tarafından tanımlandı. Hikikomori teknolojinin ortaya çıkardığı bir hastalık olarak nitelendiriliyor. Diğer bir deyişle kişinin sosyal çevreyle bağlantısını kesip kendini sadece sanal aleme bağımlı kılması. Ancak bu bağımlılık öyle noktalara varıyor ki, zamanla kişinin tüm sorumluluklarının ertelenmesine ve temel fizyolojik ihtiyaçların dahi karşılanamamasına yol açılmış oluyor. İnsanda zamanla karamsarlık, mutsuzluk, yaşamdan tat alamama gibi bir ruh halinin gelişmesine yol açan hikikomori, daha çok erkeklerde görülüyor. 15 yaş civarındaki çocuklarda oldukça yüksek oranda görülen bu hastalık, ailelerin çocuklarını odalarında ders çalışıyor zannederken veya çocukların dışarıda oynayacağına evde göz önünde olmaları daha güvenli şeklinde düşünmeleri anında bağımlılığa dönüşüyor. Kaybedilmiş kuşaklar yaratmak istemiyorsak elimizde ve evimizdeki tehlikenin farkına varmalı, geç kalmadan önlemlerimizi almalı. Aileler, olabildiğince sabah kahvaltılarında ve akşam yemeklerinde bir arada olmalı, aile bireyleri günü konuşarak değerlendirebilmelidir. Herkes günü nasıl geçirdiğini anlatabilmelidir. Çocuk ve gençler, daha çok dinlenmeli, etkin dinleme yapılmalıdır.
Çocukların eğitiminde, otokontrol sahibi olabilmeleri amaçlanmalıdır. Teknolojik araçların en verimli şekilde nasıl kullanılabileceği, zamanın ne kadar önemli olduğu üzerinde durularak, bilgiler tartışılmalıdır. Aile ile çocuk-genç arasındaki bağlar kuvvetlendirilmeli, ortak paylaşımlar çoğaltılmalıdır.
Herkese sevdikleriyle paylaşacakları “Mutlu Bayramlar” diliyorum.
Gülşah Meral Özgür
Psikiyatrist, Psikoterapist