Bazen bir dostumuzun “Yaşadığın şeyi ben de yaşadım” demesi bile dev bir taşın omuzlarımızdan kalkmasına yardımcı olabildiği konuşmalar olur. Grup terapilerinde de, içinde bulunduğumuz durumun başka insanların da zorlandığı bir durum olduğunu öğrenmek danışanlara iyi hissettirir. İşte psikolojide buna ‘Papageno Etkisi’ deniyor.

 

Bu etki, başkalarının psikolojik sorunlarla — özellikle de büyük krizlerle — nasıl baş ettiğini, nasıl toparlandığını anlatan dürüst hikayelere maruz kalmanın, bizim kendi ruh sağlığımız için ne kadar iyileştirici olduğunu anlatır.

 

“Papageno” ismi nereden çıktı derseniz, Mozart’ın meşhur Sihirli Flüt operasında, sevimli, biraz da sakar olan kuş adamın adı o. Papageno, aşkını kaybettiğini sanıp öyle bir umutsuzluğa düşüyor ki, hayatına son vermeyi düşünüyor.

 

Tam o eşikteyken, üç tane sevimli genç çıkageliyor. Papageno’ya “Dur bir dakika! Hayatta başka seçenekler de var. Git bir bak bakalım, hemen pes etme!” diyorlar. Bu pozitif müdahale sayesinde Papageno, hayata tutunuyor ve tabii ki aşkına da kavuşuyor. Hikaye bu kadar basit aslında: Umutsuzluğun en dibindeyken, biri sana bir çıkış kapısının olduğunu gösteriyor. 

 

Papageno etkisi, bir kişinin, başka birine veya bir şeye duyduğu arzunun veya özlem duygusunun, kişinin motivasyonunu ve eylemlerini etkileyerek hedefe doğru ilerlemesine yol açabileceği fikrini de ifade eder. Bu etki, insanların bir hedefe ulaşmak için içsel bir motivasyon kaynağı bulmalarını ve engelleri aşmak için azimle hareket etmelerini teşvik eder.

 

Bu etki, intiharı ve krizleri sansasyonelleştiren (ve maalesef taklitleri tetikleyebilen) Werther Etkisi’nin tam tersi. Papageno, “Ölüm bir çözüm değil, çözüm bizi motive edecek asıl sebebi bulmakta!" diyor...