‘Sosyal Medyadaki Gelişmeleri Kaçırma Korkusu’

FOMO

“FOMO nedir?” diye sorduğumuzda birçoğunuz böyle bir terimin varlığından bile haberdar olmadığınızı söyleyeceksiniz. Psikoloji literatüründe FOMO (Fear of Missing Out) ‘Sosyal Medyadaki Gelişmeleri Kaçırma Korkusu’ diye adlandırılıyor. Uzmanlara göre, şimdiki gençlerin yüzde 40’ı Fomo! Fomo kavramı ilk olarak 2004 yılında yazar Patrick J. McGinnis tarafından ortaya atılmıştır. Daha çok Z kuşağını etkileyen bu rahatsızlık sürekli haberdar olma dürtüsüdür. Z kuşağı; her şeyi kolay elde etmek isteyen bir kuşak; özgürlüğe tutkulu olan, hayatın zorluklarını çekmemiş, her şeyi kolay elde etmiş bir kuşak olduğu için, de sanal âlemi zevk olarak, ilgi alanı olarak seçiyor. Ayrıca bu duruma erkeklerde daha sık rastlanıyor. 

Akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle birlikte son zamanlarda psikolojik bir hastalık olarak tanımlanan herkesin yaptığından sürekli haberdar olma duygusu, depresyona yol açıyor. “Acaba şu an başkaları benim yaptığımdan daha iyi bir şeyler mi yapıyor, onların ne yaptığını kaçırıyor muyum?” duygusu zayıf kişiliklerde kaygı, yetersizlik hissi, zihinsel yorgunluk, zaman kaybı, gerçek sosyal ilişkilerde bozulma ve ilerleyen süreçlerde depresyona yol açabiliyor. Üye olduğu sosyal ağda bir şeyleri kaçırdığını düşünerek sürekli sosyal medyayı kullanma ihtiyacı hissediyor. Yapılan çalışmalara göre sosyal medya kullanıcısı genç yetişkinlerde FOMO görülme sıklığı yüzde 40’ın üstünde. 

Fomofobik kaygılarla hayatlarını zehir edenler, yaygın ruhsal hastalıklara da yakalanabilmektedir. Teknolojik cihaz kullanma saatlerine göre depresyona yakalanma oranları ise şöyledir:

6 saatten fazla kullananların yüzde 83’ü,

4-6 saat kullananların yüzde 50’si,

2-4 saat kullananların yüzde 21’i,

1-2 saat kullananlarda yüzde 14’ü 

depresif bir yaşam sürdürmektedir. Cihazlar sadece kullanım süresince mutluluk sağlamakla birlikte, bu geçici bir mutluluk hali olmaktadır.

Depresyonun şiddeti de sosyal medya kullanımın artmasıyla birlikte artmaktadır. Bunun sebebi teknolojik cihazlarla geçirilen uzun zamanın getirdiği sosyal izolasyon olabilir. Teknolojik cihazlar kullanım süresince mutluluk sağlar. Fakat bu cihazların insanlarla etkileşime benzer yanları yoktur. Sadece birer makinedir, duygusal ve zihinsel özgünlüklere sahip değillerdir. Bir insan vasıtasıyla yüklenen verilerle çalışırlar. Oysa insan insanla iletişim kurduğunda, sakinleşebilir, dinlenir ve neşesi yerine gelir. Bu ihtiyaçlar hiçbir şekilde cihazlarla elde edilemez. Paylaşılan içeriklerin keyif verici yanı olabilir ancak insanla kurulan iletişim gibi kalıcı etkiler sağlamazlar. Fomo ayrıca pişmanlık duygusu olarak da tanımlanmaktadır. Bu durumda birey eğlenceli etkinliklerden, karlı bir yatırımdan, kitap okumaktan ve sosyal etkileşimden mahrum kalma korkusu yaşar. Diğer bir deyişle Fomo nasıl vakit geçirileceğine dair verilen kararın yanlış olma ihtimali korkusudur. Fomo durumunda birey sürekli olarak farklı bir karar vermesi halinde olayların çok daha başka olacağını düşünür. 

FOMO’ya yakalanmamak için ne yapılabilir?

Tek ilgi alanları bilgisayar ve sanal ortam olan insanların FOMO’ya yakalanma riski daha yüksek olduğundan, kişiler kendilerine başka ilgi alanları bulmalıdırlar. Doğa yürüyüşü, arkadaşlarla vakit geçirme, haz veren sosyal etkinlikler gibi aktivitelere katılmak gerekmektedir. Yani bilgisayar başından kalkmak lazım, sanal dünyadan sıyrılıp gerçek dünyaya dönmek; sadece fomodan kurtulmak için değil insan olduğumuzu hatırlamak için de gerekli…

Kaynak: https://visual.ly/community/infographic/lifestyle/fomo-epidemic

Gülşah Meral Özgür
Psikiyatrist, Psikoterapist