Adem ve Havva ile Açıldı Gözler…

John Berger’in “Görme Biçimleri” kitabından bir paylaşımla haftaya başlıyoruz. Kitapta diyor ki; “Erkekler davrandıkları gibi, kadınlar göründükleri gibidirler. Erkekler kadınları seyrederler, kadınlar seyredilişlerini seyrederler. Bu durum, yalnız erkeklerle kadınlar arasındaki ilişkileri değil, kadınların kendileriyle ilişkilerini de belirler. Kadının içindeki gözlemci erkek, gözlenense kadındır. Böylece kadın kendisini bir nesneye -özellikle görsel bir nesneye- seyirlik bir şeye dönüştürmüş olur.” Avrupa yağlıboya resim geleceğinin bir türünde ‘kadın’ yinelenip duran en önemli konudur. Bu tür, çıplak kadın resmidir ve seyirlik nesneler olarak görülüp değerlendirilmelerinde geçerli olan ölçü ve töreleri bulabiliriz. Bu gelenekteki ilk çıplaklar Adem ve Havva’dır. Tekvin’in yaratılış bölümünde olay şöyle anlatılır: “Ve kadın ağacın meyvelerinin yenmeye değer olduğunu gördü, göze hoş göründüğünü gördü ve bilgilenmek için bu ağacın arzulanması gerektiğini anladı ve meyveyi kopardı ve yedi; kendisiyle birlikte kocasına da verdi ve o da yedi. İkisinin de gözleri açıldı ve çıplak olduklarını gördüler ve incir yapraklarını birbirine ekleyip önlerine örtü yaptılar…Ve yüce Tanrı erkeği çağırdı ve ona şöyle dedi: “ Nerdesin?” Ve erkek de dedi ki “ Sesini bahçeden duydum ve korktum; çünkü çıplaktım ve saklandım.” …Ve kadına da şöyle dedi Tanrı: “ Senin acılarını ve doğurganlığını arttıracağım; çocuklarını acı içinde dünyaya getireceksin, arzuların kocana yönelecek ve seni o yönetecek.” Napolyon’un favori ressamı Alexandre Cabanel bu olayı gördüğünüz resimle tuvale aktarmıştır.

Bu öyküde çarpıcı olan nedir? Çıplak olduklarını fark ettiler, çünkü elmayı yediklerinden birbirlerini değişik görmeğe başladılar. Çıplaklık, bakanın zihninde doğmuş oldu. Burada ikinci çarpıcı gerçek de kadının suçlanması ve erkeğe boyun eğmekle cezalandırılmasıdır. Kadının karşısında erkek Tanrı’nın temsilcisi olmuştur. Din, ahlak, toplum, aile, okul, çevre…İnsanların ilişkiye ve karşı cinse bakışını, davranışını etkileyen faktörler ancak günümüzde modernleşmeyle birlikte tabular yıkılıyor, kalıplarına sığmıyor insanoğlu…

Kadın-erkek eşitliği hala sıkça tartışma konusu olmaya devam ediyor. Aslında ilişkilerde esas olan, cinsiyet farkı gözetmeksizin karşılıklı saygıyı yitirmemektir. Çift terapisinde onarılması en zor hasarlar zor zamanlarda, tartışmalarda çiftlerin birbirlerine karşı saygısızca söyledikleri sözler ve yaptıkları eylemlerdir.

Çift terapisi eğitimimi aldığım, saygıdeğer Murat Dokur hocamın söylediği gibi: “İlişki emek istemez, sağlıklı bireyler yeterlidir.” İdeal çift diye bir kavram yoktur, ideal olana ulaşmak gibi bir kaygımız da yoktur…

Çift ve/veya aile ilişkilerinizde sorun yaşıyor ve destek almanız gerektiğini düşünüyorsanız iletişim bilgilerinden bana ulaşabilirsiniz. Sağlıklı Günler diliyorum…

Gülşah Meral Özgür
Psikiyatrist, Psikoterapist